Eşlerin Güven Sarsıcı Davranışları

Yargıtay İçtihatlarında Güven Sarsıcı Davranışlar

Son dönemde Yargıtay içtihatları arasında da bu konuda önemli emsal kararlar göze çarpıyor. Eşlerden birinin, diğer eşin haberi olmaksızın, aile konutuna dinleme cihazı yerleştirmesi, Yargıtay içtihatlarına göre güven sarsıcı davranış niteliğinde sayılmıştır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 24.10.2011 tarihli kararında; “Toplanan delillerden; davacı kocanın, ortak konuta eşinden gizli dinleme cihazı yerleştirerek eşinin güvenini sarstığı, ailesinin evliliğe müdahalesine tepkisiz kaldığı anlaşılmaktadır. Davalı kadının ise, barışma olayından sonra gerçekleşmiş bir kusurlu davranışı kanıtlanamamıştır. Bu durumda, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını gerektiren olaylarda, kusurun tamamen davacı koca da olduğunun kabulü gerekir” (Y2HD, 2010/ 16117 Esas, 2011 / 16745 Karar) ifadelerine yer verilerek; güven sarsıcı davranışları olan eşin boşanmada kusurlu kabul edildiği vurgulanmıştır.

 

Yine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 23.05.2019 tarihli emsal bir kararında; “Bölge adliye mahkemesince kadına kıskançlık nedeniyle eşine baskı yaptığı kusuru yüklenmişse de, kadının kıskançlığı erkeğin süregelen güven sarsıcı davranışlarına tepki niteliğinde olduğundan, kadına bu kusurun yüklenmesi yerinde görülmemiştir. Bu durumda; boşanmaya sebebiyet veren olaylarda gerçekleşen ve bölge adliye mahkemesince kabul edilerek erkek tarafından temyiz edilmediğinden kesinleşen kusurlara göre; evden ayrılarak evlilik birliğini devam ettirmek istemeyen ve güven sarsıcı davranışları bulunan erkek güven sarsıcı davranışları bulunan kadına göre ağır kusurludur” (Y2HD, 2019/1370 Esas , 2019/6652 Karar)  denmek suretiyle normalde kusur olarak kabul edilen aşırı kıskançlığın, diğer tarafın süregelen güven sarsıcı davranışlarına tepki niteliğinde olduğunda kusur olarak kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir.

 

Karşı Cinsten Biriyle Geceyi Aynı Evde Geçirmek
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin bir diğer emsal kararında ise; eşlerden birinin karşı cinsten yakın akrabası olmayan bir kişiyle zorunluluk bulunmadığı halde geceyi aynı evde geçirmesinin zinanın varlığı için yeterli sayıldığı belirtilerek; "Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalının 8.4.2006 tarihinde evden kaçıp geceyi başka bir erkeğin evinde geçirdiği anlaşılmaktadır. Bu durum zinanın varlığı için yeterlidir. Zina kanıtlanmıştır. Öyleyse istek doğrultusunda boşanmaya karar verilmesi gerekirken, değerlendirmede yanılgıya düşülerek davanın reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır." (Y2HD, 2010/5442 Esas, 2010/7658 Karar) eşler arasında güven sarsıcı davranışın yanlışlığına dikkat çekilmiştir.

 

Kadının Facebook Hesabında Başka Erkekle Samimi Fotoğrafını Yayınlaması
24.2.2016 tarihli Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun aynı husustaki başka bir kararında ise şu önemli tespite yer verilmiştir: “Somut olayda; davalı kadının facebook isimli sosyal paylaşım sitesinde bulunan hesabında başka bir erkekle birlikte çekilmiş samimiyet içeren fotoğraflarını paylaşması, yine bu kişi ile aynı sosyal paylaşım sitesinde yazışmalar yapması, ayrıca aynı erkekle görüşmek için mevcut telefonundan ayrı olarak edindiği GSM hattı ile bu kişiye ait GSM hattı arasında yapılan görüşmelerin gecenin geç saatlerinde, sık ve uzun süreli olması gözetildiğinde, davalı kadının bu davranışlarının davacı erkeğin güvenini sarsacağı kuşkusuzdur. Davalı kadının belirlenen güven sarsıcı davranışlarına konu sosyal medyada paylaşılan fotoğrafların ve özel olarak bulundurulan telefonun varlığının davacı erkek tarafından öğrenilmesi üzerine davacı erkeğin, duymuş olduğu hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında eşine basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte fiziksel şiddet uyguladığı, ceza mahkemesince bu sebeple mahkum edilen erkeğin cezasında haksız tahrik hükmü uygulanmak suretiyle indirime gidildiği dosyaya ekli ceza dosyası ve adli rapordan anlaşılmaktadır. Bu itibarla Kurul çoğunluğu tarafından, davalı kadının yukarda sayılan birden fazla güven sarsıcı davranışlarının, bunu öğrenen davacı erkekte şiddetli elem ve hiddet oluşturduğu, bu duygular içerisinde bulunan ve öncesinde de eşine karşı fiziksel şiddet uyguladığı kanıtlanamayan erkeğin sadece bu olay sebebiyle eşine basit nitelikte fiziksel şiddet uyguladığı, bu sebeple boşanmaya neden olaylarda her iki tarafın da kusuru olmakla birlikte davalı kadının, davacı erkeğe nazaran daha ağır kusurlu olduğu, davalı kadının belirlenen kusurlu davranışının davacı erkeğin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğu ve bu sebeple davacı erkek yararına manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği, kanaatine varılmıştır” (YHGK, 2014/2-813 Esas, 2016/157 Karar)

Av. Alper Osman Genç

 

  
1270 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın