TÜRKİYE’DE İDAM CEZASI GERİ GELİR Mİ?

İktidar ve muhalefet kanadından siyasîlerin de teleffuz etmesiyle birlite hukuk sistemimizden 2004 yılında çıkardığımız idam cezasının tekrar getirilmesi ciddi şekilde konuşulur oldu.

TÜRKİYE’DE İDAM CEZASI GERİ GELİR Mİ?

 

Kıymetli okurlar; son zamanlarda ülkemizde, devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı işlenen suçların yanında, kadına ve çocuğa karşı hunharca işlenen cinsel suçlarda artış gözlenmesi ve bu suçların toplumda infiale neden olması dolayısıyla idam cezası tekrar kamuoyunun gündemine geldi. İktidar ve muhalefet kanadından siyasîlerin de teleffuz etmesiyle birlite hukuk sistemimizden 2004 yılında çıkardığımız idam cezasının tekrar getirilmesi ciddi şekilde konuşulur oldu. Bu yazımda sizlere dünyada ve ülkemizde idam cezasının tarihçesi, kaldırılması ve geri getirilmesi için gerekli prosedür hakkında kısaca bilgi vermeye çalışacağım.

 

İDAM CEZASI

İdam cezası, bir kimsenin işlemiş olduğu suç dolayısıyla bu suça karşılık ceza olarak asılarak hayatına son verilmesi şeklindeki cezai müeyyidedir. Sözlükte idam, ademe gönderme, yok etme anlamına gelir. Hukukî olarak suçlunun mahkeme kararıyla öldürülmesini ifade eder. Esasen idam, verilen ölüm cezasının infazının bir şeklidir. Genellikle mahkumun iple asılarak öldürülmesi şeklinde uygulanır. Kaynaklarda, “Ölüm cezası, bir devletin suçun karşılığı olarak bir mahkûmun hayatına son vermesidir. Ölüm cezasına çarptırılan kişinin cezasının infaz edilmesine idam denir” şeklinde tanımlanmıştır. İslam hukukunda idam cezası, kasten adam öldürme, eşkiyalık, evlinin zinası ve irtidad (dinden dönme) suçlarına karşı verilen cezadır. Şer’î hukukta ta’zîr olarak da idam cezası verilebilmesi mümkündür. Hırsızlık, gasp ve adam öldürmeyi adet haline getirenler, halktan kanunsuz vergi ve harac toplayanlar, livata yapanlar, büyücüler, sapkın görüşlerin propagandasını yapanlar ve hükümete karşı ayaklananlara ta’zîren ölüm cezası verilebilir. Şer’î hukukta idam cezasının, insanlık haysiyeti ile bağdaşmadığı gerekçesiyle istisnaî durumlar haricinde asılarak gerçekleştirilmesi uygun görülmemiş ve genel olarak en hızlı şekilde (kılıçla veya kurşunla) infazı sağlanmıştır. 

 

DÜNYADA HALEN 58 ÜLKEDE VAR

Günümüzde, dünyada 58 ülkede hâlen ölüm cezası uygulanmaktadır. 98 ülke ölüm cezasını yasal düzenlemelerle hukuk sistemlerinden tamamen kaldırmış, 7'si savaş suçları ve istisnai durumlar dışında kaldırmış, 35'i ise fiilen (de facto) ölüm cezasını uygulamadan kaldırmıştır. Ölüm cezası, uygulandığı ülkelerde, vatana ihanet ve kasten adam öldürme suçlarına karşılık olarak verilmektedir. Çin'de, insan kaçakçılığı ve büyük çaptaki yolsuzluk davaları neticesinde de ölüm cezası verilebilmektedir. Beyaz Rusya, Kazakistan, Japonya ve Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) ölüm cezası hâlen yürürlüktedir. Amerika Birleşik Devletleri'nde 31 eyalette yürürlükte olan ölüm cezasının uygulanması anayasada yapılan değişiklikle ayırt etme gücüne sahip yetişkinlerin işlediği kasten adam öldürmenin nitelikli halleri ile sınırlandırılmıştır. Cezanın infazı ve ölüm cezasına tabi olan suçlar zamana ve eyaletlere göre değişmiştir. 1976'dan beri en yaygın kullanılan metod zehirli iğnedir. Texas, Oklahoma, Florida, Missouri, Ohio, Virginia ve Arizona başta olmak üzere pek çok eyalet sıklıkla adam öldürme suçundan hüküm giymiş suçluları idam etmektedir. Şu ana kadar en çok idam Teksas'ta gerçekleşmiştir. Oklahoma ise nüfus başına en çok idamın gerçekleştiği eyalettir. Buna karşın Michigan, Wisconsin ve Maine ölüm cezası uygulamasını 19. yüzyılda kaldırmıştır.

 

ULUSLARARASI HUKUKTA İDAM CEZASI

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 10/12/1948 tarihli kararıyla kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirisi (İHEB) 3.maddesi, “Herkes yaşam hakkına ve kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkına sahiptir” hükmüyle insanların yaşam hakkını güvence altına almıştır. Bu hüküm daha sonra yazılan pek çok uluslararası belgeye öncülük etmiş ve yaşam hakkı daha sonra hazırlanan belgelerde yerini almıştır. Yaşam hakkı, insanın hayatta olup olmamasıyla ilgili bir haktır ve insanın keyfî olarak bu haktan yoksun bırakılmamasını esas alır. Bunun temel bir insan hakkı olduğu hususunda insan hakları belgeleriyle kurulmuş olan organların bu zamana kadarki karar ve içtihatlarıyla mutabakat sağlanmıştır. En temel insan hakkı olan “Yaşam Hakkı”nın öznesi gerçek kişidir. Bu hak, niteliği gereği herhangi bir şekilde sınırlandırılmaya elverişli değildir. Hakkın alanı daraltılamaz ve haktan yaralanma derecelendirilemez. Çünkü bu doğrultuda yapılacak her tasarruf doğrudan yaşam hakkını ortadan kaldıracaktır. Bu çerçevede yaşam hakkı ile ölüm cezası (idam) arasındaki ilişki her zaman problem teşkil etmiştir. Özellikle İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin hazırlandığı dönemi dikkate alırsak ve o dönemde dünyadaki birçok ülkede milli hukuk sistemlerinin ölüm cezası müeyyidelerini barındırdığını düşünürsek, ölüm cezasının, yaşam hakkının bir istisnası olarak kabul edildiğini görürüz. Nitekim Ululslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi (MSHS), Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi (AmeİHS), ceza hukukunda hâkim olan suç ve cezada kanunilik ilkesi gereği, ölüm cezasının ancak suçun işlendiği tarihte yasanın ölüm cezası öngördüğü suçlar için için verilebileceğini kabul etmiştir. Fakat daha sonraki süreç içerisinde, uluslararası belgelerde ölüm cezası önce sadece barış zamanında işlenen suçlar için ve daha sonra da barış zamanı-savaş zamanı ayrımına gitmeksizin her koşulda, zamanda ve her tür suç bakımından komple kaldırılmıştır.

 

AVRUPA’DA ÖLÜM CEZASININ KALDIRILMASI

Avraupa Konseyi’ne üye devletlerin Dışişleri Bakanları tarafından 04/11/1950 tarihinde imzalanan ve 03/09/1953 tarihinde yürürlüğe giren İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerin Korunması Avrupa Sözleşmesi’nin (AİHS), Ölüm Cezasının Kaldırılmasına İlişkin 6 Nolu Protokolü 28/04/1983 tarihinde Strasbourg’da imzaya açılmış ve 01/03/1985 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Türkiye, bu protokolü 15/01/2003 tarihinde imzalamış ve onaylamak üzere 26/06/2003 tarih ve 4913 sayılı “11 Nolu Protokol ile Değişik İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Avrupa Sözleşmesine Ölüm Cezasının Kaldırılmasına Dair Ek 6 Nolu Protokolun Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun”u çıkarmıştır. (Resmi Gazete, 01/07/2003, s:25155) Daha sonra Bakanlar Kurulu’nun 15/08/2003 tarih ve 2003/6069 saylı kararı ile bu protokolün onaylanması kararlaştırılmış ve anılan karara ekli olarak 17/09/2003 tarihli ve 25232 sayılı Resmi Gazetede protokolün Türkçe resmî tercümesi de yayımlanmıştır. Türkiye, onay belgesini 12/11/2003 tarihinde depo etmiş ve bu belge 01/12/2003 tarihinden itibaren yürürlük kazanmıştır.

 

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 03/05/2002 tarihinde imza ve onaya açılan İnsan Haklarını ve Temel Özgürlükleri Koruma Sözleşmesi’nin (AİHS), Ölüm Cezasının Her Koşulda Kaldırılmasına İlişkin 13 Nolu Protokolü, 01/07/2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu protokolün başlığından da anlaşıldığı üzere, özelliği ölüm cezasını her koşulda kaldırmasıdır. Protokolün 1.maddesinde “Ölüm cezası kaldırılmıştır. Hiç kimse ölüm cezasına çarptırılmayacaktır ya da cezası infaz edilmeyecektir” hükmü öngörülmüştür. 6 Nolu protokolden farkı, barış zamanı-savaş zamanı ayrımını bertaraf etmesidir. Belgenin içeriğine göre, savaş zamanı ve yakın savaş tehdidi hallerinde işlenen suçlar da istisna dışında tutulmuş ve her koşulda ölüm cezası verilmesi yasaklanmıştır. Bu protokolü Türkiye 09/01/2004 tarihinde imzalamıştır. Protokol Türkiye açısından 01/06/2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu protokol, ölüm cezalarını hiçbir istisnaya yer vermeksizin kaldırdığı gibi, protokol hükümlerine istisna getirmeyi ve çekince koymayı da yasaklamıştır.

 

TÜRKİYE’DE 2004 YILINDA KALDIRILDI

Türkiye, uzun yıllar sıkıntı çektiği silahlı şiddet olayları ve terör saldırıları nedeniyle, idam cezasını caydırıcı bir araç olarak yürürlükte tutmaktan yana bir tavır içinde olmuştur. Bu nedenle Avrupa Konseyi üyesi devletler arasında 6 Nolu Protokolü en geç imzalayan devlet olmuştur. Ülkemizde resmî en son ölüm cezası infazı 1984 yılında gerçekleşmiştir. 1920 yılından 1984 sonuna kadar geçen zaman içinde, Cumhuriyetin erken döneminde İstiklâl Mahkemeleri tarafından hükmedilen ve infaz edilen ölüm cezaları hariç; kesinleşen yargı hükmü sonrasında TBMM’nin infaza dair yaptığı işlemle toplam 712 mahkûm idam edilmiştir. Ancak bu rakama İstiklal Mahkemeleri'nin, Meclis’i devre dışı bırakarak aldığı idam kararları dahil değildir. TBMM’ye gelmeden İstiklal Mahkemeleri tarafından verilen en az 1500 - 2000 civarında idam kararı bulunduğu tahmin edilmektedir. İnfazlar 1965 yılına kadar gündüzleri ve halkın izleyebilmesi için alenen ve belirli noktalarda İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nda, Ankara’da Samanpazarı’nda gerçekleştiriliyordu. 1965 yılında İnfaz Kanunu’nda yapılan değişiklikten sonraki infazlar cezaevi avlularında, güneş doğmadan önce, halka kapalı olarak yapılmıştır. Asker şahısların askeri suçlardan dolayı aldığı ölüm cezaları kurşuna dizilmek suretiyle infaz edilirdi.

 

Türkiye'de, cezası infaz edilen son idam mahkûmu, 25 Ekim 1984'te idam edilen Hıdır Arslan'dır. 1978 yılında bir soygun sırasında üç polis memurunu öldürmek suçundan hakkında yakalama emri çıkarılan Hıdır Aslan, 1980'de İzmir'de yakalandı. Yapılan yargılamasından sonra idama mahkûm oldu. Cezası önce TBMM, sonra da dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından onaylandı. Hüküm, 25 Ekim 1984'te Burdur Kapalı Cezaevi'nde infaz edildi. Ekim 1984'ten itibaren mahkemeler tarafından verilen ölüm cezaları TBMM’de onaylanmadığı için infaz edilmemiş, 1991 yılında çıkarılan bir afla 500 civarında ölüm cezası dosyası, 10 yıl ağır hapse dönüştürülmüş ve 2002'deki çıkarılan kanunla da fiilen uygulanmamış olan tüm idam kararları, ömür boyu hapse dönüştürülmüştür.

 

Türk hukukunda idam cezası, 2001 yılında yapılan anayasa değişikliği ile önce “Savaş ve çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezası verilemez düzenlemesi yapılmış daha sonra 2004 yılındaki değişiklikle komple mevzuattan çıkarılmış ve Anayasamızın 38.maddesinde “Ölüm cezası ve genel müsadere cezası verilemez” hükmü getirilmiştir. Şu andaki mevcut ceza sistemimizde idam cezası yoktur ve sıkıyönetim ve savaş hali de dahil olmak üzere ölüm cezasının uygulama alanı bulunmamaktadır. Nitekim, 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni Türk Ceza Kanunumuzda (TCK) da ölüm cezasına yer verilmemiştir. Ülke olarak bizim de taraf olduğumuz ve imza attığımız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (AİHS) ek olarak kabul edilen 6 numaralı protokol ile savaş zamanları haricinde ölüm cezası verilmesi yasaklanmış; daha sonra yürülüğüe giren 13 numaralı ek protokolle de her durumda ölüm cezası kaldırılmıştır.

 

Bu süreçte Türkiye’nin uluslararası düzlemdeki ilişkileri ve beklentileri etkili olmuştur. Avrupa Birliği (AB) ile üyelik görüşmelerinin yürütüldüğü süreçte Türkiye, tam üye olmak istediği Avrupa Birliği ile müzakerelere başlayabilmek için Birlik’in talep ettiği hukukî reformları hızlı bir şekilde gerçekleştirmiş ve bu çerçevede de ölüm cezasını mevzuatından tamamen çıkarmıştır.

 

AİHS’nin 13 numaralı ek protokolü ile yürürlükteki Anayasamızın, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır” şeklindeki hükmü birlikte değerlendirilince; ülkemizde basit bir kanun ya da anayasa değişikliği ile ölüm cezasının tekrar uygulamaya konulmasının çok da mümkün olmadığı görülmektedir. İdam cezasının ülkemizde tekrar mevzuata girebilmesi için yapılacak Anayasa ve kanun değişikliğinin yanısıra aynı zamanda uluslararası sözleşmelerden de çekilmek gerekmektedir. 

Av. Alper Osman Genç

532 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın