T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ
ESAS: 2017/26473
KARAR: 2017/18035
KARAR TARİHİ: 13.11.2017
• İŞÇİLİK ALACAKLARI ( Davalı Aleyhine Dava Açanlar Tanık Olarak Dinlenmiş İse Bu İşçilerin Tanıklıklarına İhtiyatlı Yaklaşılması ve Salt Bu Tanıkların Beyanı İle Sonuca Gidilmemesi Gerektiği - İşveren İle Husumet İçinde Olan Tanıkların Beyanları Diğer Yan Delillerle Birlikte Değerlendirilmesi Gerektiği )
• İŞVEREN İLE HUSUMETİ BULUNAN KİŞİLERİN TANIKLIK YAPMASI ( Davacı Tanığı Olarak Dinlenen İşçilerin Aynı Şekilde Davalı Aleyhine Dava Açan Kişiler Olduğu/Tanıkların Konumu Tanıklıklarına Duyulacak Güveni Etkileyecek Durumda Olduğu/Bu Sebeple Tanıklıklarına İtibar Edilemeyeceği - İşçilik Alacakları )
• FAZLA MESAİ ALACAĞI / GENEL TATİL ALACAĞI ( Bordrolarda Yer Alan Toplam Ödeme Tutarları Sadece Temel Ücreti İlgilendirdiğinden İşverenin Kayıtlarında Yer Alan Fazla Mesai ve Tatil Çalışma Sürelerinin Davacının Fazla Mesai Yaptığını ve Tatil Günlerinde Çalıştığını Göstermeyeceği - Bu Taleplerin Reddedileceği )
6100/m.240/1,250,254
ÖZET : Dava; işçilik alacakları istemine ilişkindir. Somut uyuşmazlıkta, işçinin çalışma olgusunun tespitinde işyerinde veya komşu işyerinde çalışanların tanıklığı önemli olduğu gibi tanık olarak dinlenecek kişinin tanıklığına güveni etkileyebilecek bir durumun olup olmadığı da araştırılmalıdır.
Dairemizin istikrarlı uygulaması gereği, davalı aleyhine dava açanlar tanık olarak dinlenmiş ise bu işçilerin tanıklıklarına ihtiyatlı yaklaşılmalı ve salt bu tanıkların beyanı ile sonuca gidilmemelidir. İşveren ile husumet içinde olan tanıkların beyanları diğer yan delillerle birlikte değerlendirilmelidir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tanık beyanlarına ve işyeri kayıtlarına göre davacının fazla çalışma yaptığı ve tatil günlerinde çalıştığı kabul edilip alacak hesaplanmıştır. Oysa davacı tanığı olarak dinlenen işçiler aynı şekilde davalı aleyhine dava açan kişilerdir.
Tanıkların konumu, tanıklıklarına duyulacak güveni etkileyecek durumdadır. Bu sebeple tanıklıklarına itibar edilemez. Yukarıda anlatıldığı gibi bordrolarda yer alan toplam ödeme tutarları sadece temel ücreti ilgilendirdiğinden işverenin kayıtlarında ( bordro ve bordrolara uygun olarak tanzim edilen mesai şeritleri ) yer alan fazla mesai ve tatil çalışma süreleri de davacı işçinin fazla mesai yaptığını ve tatil günlerinde çalıştığını göstermez. Davacı fazla çalışma yaptığını ve tatil günlerinde çalıştığını somut delillerle kanıtlayamadığından bu taleplerin reddi gerekirken kabulü bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Davacı, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti, fazla mesai ücreti, hafta tatili ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : A- ) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işçi, davalı şirketin yurtdışı şantiyelerinde ustabaşı kalıpçı olarak 01.05.1975- 24.11.2008 tarihleri arasında çalıştığını, daha sonra iş akdinin sonlandırılarak Türkiye'ye gönderildiğini, son ücretinin aylık ücretinin 1.500,00 USD olduğunu, 3 öğün yemek, barınma ve ısınma gibi gereksinimlerinin davalı işveren tarafından karşılandığını, işine son verildiğini, kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmediğini iddia ederek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, fazla mesai ücreti, hafta tatili alacağı, yıllık izin alacağı, bayram ve genel tatil ücreti alacağının işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
B- ) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı işveren, davanın öncelikle zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının çalışmasının proje bazlı ve dönemsel olduğunu, her projenin bitimi ile iş akdinin kendiliğinden sona erdiğini, davacının yurtdışında çalıştığı dönem boyunca ilgili ülkenin yasal mevzuatına tabi olduğunu, bu sebeple davacının kıdem ve ihbar tazminatı isteme hakkına sahip olmadığını, davacının çalıştığı ülkenin yasaları uyarınca tüm haklarının kendisine verildiğini, davacı ile söz konusu şantiyelerin yapım işinde işin bitirilerek tesliminden sonra iş ilişkisinin sona erdiğini, davacı ile proje bazlı olarak belirli süreli iş ilişkisinin kurulduğunu, davacının belirli süreli olarak istihdam edildiğini, kıdem ve ihbar tazminatı hakkı bulunmadığını savunarak açılan davanın reddini istemiştir.
C- ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece verilen ilk karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 11/04/2016 tarihli 2014/28609 E. 2016/8856 K. sayılı ilamı ile özetle;
" Davalıya ait yurt dışı işyerinde çalışan davacının tazminat ve alacaklarının belirlenmesine esas ücret taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
... Davacının yaptığı iş, kıdemi, bordro içerikleri, tanık beyanları ve emsal ücret araştırması gözetilerek davacı işçinin aylık temel ücretinin 1500 USD olduğu kabul edilmeli ve bordroların fazla çalışma ile hafta tatili ve genel tatil tahakkuklarını içermediği sonucuna varılmalıdır. Gerekirse bu esaslar dahilinde bilirkişiden yeniden rapor alınmalı ve mahkemece bir değerlendirmeye tabi tutularak tazminat ve alacaklar hüküm altına alınmalıdır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı işçi davalı işverenin yurtdışı şantiyelerinde kesintili olarak çalışmıştır. Davacının yıllık izin ücreti alacağı istemi bordroda yer alan tahakkuklar sebebiyle reddedilmiş ise de, izin ödemesi adı altında bordroda yer alan tahakkukların işçinin farklı şantiyelerdeki çalışmalarının iş bitimi sebebiyle sona erdiği dönemlere rastlayıp rastlamadığı araştırılmamıştır. Bordroda yer alan ödemelerin işçinin banka hesabına yapıldığı savunulmuş olmakla bu yönde gerekirse ilgili banka kayıtları getirtilmeli ve iş bitimi sebebiyle çıkışların verildiği dönemde yapılan ödemelerin karşılığı olan izin günleri ile çalışma dönemi içine rastlamakla birlikte izinlerin kullandırıldığını gösteren imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile desteklenen izin tahakkukları hesaplamadan düşülmelidir. Bu konuda eksik incelemeyle karar verilmesi hatalıdır.
...Davacının 01/11/2006 tarihinden önceki döneme ait çalışmaları zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle hesaba alınan hizmet süresinden dışlanmış ise de, dava dilekçesinin davalıya tebliğ tarihi 08.10.2012 olup, zamanaşımı itirazını içeren cevap dilekçesi 09.11.2012 tarihinde iki haftalık yasal süre geçtikten sonra verilmiştir. Kısmi olarak açılan davada davaya karşı zamanaşımı itirazı süresinde olmadığından kıdem tazminatı yönünden davada talep edilen 500,00 TL'lik miktarın da hüküm altına alınması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizdir.
" gerekçesiyle bozulmuştur.
Bozma kararı sonrası mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kısmen kabulüne hükmedilmiştir.
Kararı, taraflar vekilleri temyiz etmiştir.
E- ) Gerekçe:
1- )Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- )Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, işverence ödenen ücret içinde fazla çalışma ve tatil ücreti alacaklarının yer alıp almadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosya içinde yer alan ücret bordroları ve mesai şeritleri imzasız olup, aylık normal çalışma, fazla çalışma ve tatil çalışmalarını da içerir şekilde düzenlenmiştir. Bazı aylarda normal mesai süresi azaltılarak ve karşılığında fazla çalışma ile tatil mesaisi süreleri arttırılarak bordro düzenlendiği, böyle olunca davacı işçiye esasen aylık olarak yabancı paralar üzerinden temel ücret ödendiği ancak imzasız bordrolarla fazla çalışma ile tatil ücretleri de gösterilmek suretiyle tahakkuka gidildiği anlaşılmaktadır. Başka bir anlatımla, bordrolarda yer alan toplam ödeme tutarları sadece temel ücreti ilgilendirmektedir. Bordrolarda yer alan toplam ödeme tutarları sadece temel ücreti ilgilendirdiğinden işverenin kayıtlarında ( bordro ve bordrolara uygun olarak tanzim edilen mesai şeritleri ) yer alan fazla mesai ve tatil çalışma süreleri davacı işçinin fazla mesai yaptığını ve tatil günlerinde çalıştığını göstermez. Kaldı ki bu bordroların ve mesai şeritlerinin gerçekte alınan ücreti gizlemek için sonradan gerçeğe aykırı olarak tanzim edildiği davacı tarafın da kabulündedir. Bu halde söz konusu alacakların varlığını ispat yükü davacıdadır. Davacı çalışma olgusu yönünden işyeri kayıtlarına ve tanık beyanlarına dayanmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, işçinin çalışma olgusunun tespitinde işyerinde veya komşu işyerinde çalışanların tanıklığı önemli olduğu gibi tanık olarak dinlenecek kişinin tanıklığına güveni etkileyebilecek bir durumun olup olmadığı da araştırılmalıdır.
Diğer taraftan 6100 HMK.'un tanıkla ilgili hükümleri incelendiğinde, 240/1 maddesinde “Davada taraf olmayan kişiler tanık olarak gösterilebilir”, 250. maddesinde “Tanığın davada yararı bulunmak gibi tanıklığının doğruluğu konusunda kuşkuyu gerektiren sebepler varsa, bunu iki taraftan biri iddia ve ispat edebilir” ve 254. maddesinde ise “Dinleme sırasında öncelikle tanıktan adı, soyadı, doğum tarihi, mesleği, adresi, taraflarla akrabalığının veya başka bir yakınlığının bulunup bulunmadığı, tanıklığına duyulacak güveni etkileyebilecek bir durumu olup olmadığı sorulur” kurallarına yer verilmiştir.
Dairemizin istikrarlı uygulaması gereği, davalı aleyhine dava açanlar tanık olarak dinlenmiş ise bu işçilerin tanıklıklarına ihtiyatlı yaklaşılmalı ve salt bu tanıkların beyanı ile sonuca gidilmemelidir. İşveren ile husumet içinde olan tanıkların beyanları diğer yan delillerle birlikte değerlendirilmelidir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacı tanık beyanlarına ve işyeri kayıtlarına göre davacının fazla çalışma yaptığı ve tatil günlerinde çalıştığı kabul edilip alacak hesaplanmıştır. Oysa davacı tanığı olarak dinlenen işçiler aynı şekilde davalı aleyhine dava açan kişilerdir.
Tanıkların konumu, tanıklıklarına duyulacak güveni etkileyecek durumdadır. Bu sebeple tanıklıklarına itibar edilemez. Yukarıda anlatıldığı gibi bordrolarda yer alan toplam ödeme tutarları sadece temel ücreti ilgilendirdiğinden işverenin kayıtlarında ( bordro ve bordrolara uygun olarak tanzim edilen mesai şeritleri ) yer alan fazla mesai ve tatil çalışma süreleri de davacı işçinin fazla mesai yaptığını ve tatil günlerinde çalıştığını göstermez. Davacı fazla çalışma yaptığını ve tatil günlerinde çalıştığını somut delillerle kanıtlayamadığından bu taleplerin reddi gerekirken kabulü bozmayı gerektirmiştir.
3- )Kabule göre de, hükümde tahsiline karar verilen yabancı para alacağının, karar tarihi itibariyle Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden TL'ye çevrilerek hesaplanacak vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, davacı lehine eksik vekalet ücreti takdir edilmesi hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgililere iadesine, 13.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.